Ülkemizde pek tanınmayan ancak özellikle Asya tarafında oldukça popüler olan “Shin Megami Tensei” serisinin ve bu serinin içinden gelen Persona serisinin oyunu olan Persona 5 oyununu incelemeye başlamadan önce Shin Megami Tensei ve Persona serileri hakkında ufak bilgiler vermek istiyorum. Ayrıca incelememi PlayStation 3 üzerinden yaptığımı da belirtmek istiyorum.
İçindekiler
Shin Megami Tensei, 80’li yılllarda Aya Nishitani’nin yazdığı “Digital Devil Story: Megami Tensei” isimli romanını baz alarak bizlere sunuldu. Aya Nishitani, çocukluğunda merak saldığı kara büyü, kara büyüden dolayı gelen ruhlar, şeytanlar, astroloji ve dijital dünya gibi konuları harmanlayarak “Digital Devil Story: Megami Tensei” isimli eserini yaratır. 1987 yılında oyunun yapımcısı ATLUS bu eserin konusundan etkilendi ardından NAMCO şirketiyle ile anlaşarak eserin aynı adını taşıyan oyunu yayınladı. Oyunda bir lise öğrencisinin, arkadaşından intikam almak için iblisleri çağırması ile başlayan hikaye, kötü karakterin, ana karakterimizi labirentlere tutsak etmesi sonucu gelişir. Labirentlerde veya daha iyi anlayacağımız tabir ile zindanlarda dolaşırken karşılaştığımız iblisler ile savaştığımız, iblisler ile anlaşıp ekibimize kattığımız, ekibe katılan iblisleri birleştirerek daha güçlü iblisler oluşturduğumuz mekaniklere sahiptir.
Oyunun başarısından sonra ATLUS, devam oyunları için çalışmaya başladı. 1992 yılında çıkan “Shin Megami Tensei” oyununda “Digital Devil Story: Megami Tensei” oyununda bulunan mekaniklerle beraber oyunun konusunu dini ve mitolojik öğeler ile donatarak başarılı serinin temelini atmış oldu.
Persona serisinin ilk oyunu “Revelation: Persona” olarak gözükse de tıpkı SMT’nin asıl başlangıcında olduğu gibi Persona oyunlarının atası 1994 yılında çıkan “Shin Megami Tensei: If…” oyunudur. Bu oyunda yapımcılar önceki SMT oyunlarda kullanılan kıyamet sonrası Japonya konseptinden çıkarak “Digital Devil Story: Megami Tensei” lise öğrencisinin ana karakteri olduğu oyunu yaparlar. Bu oyundan aldıkları olumlu tepkilerin üzerine yapımcılar toplanıp SMT serisine spin-off olarak okul konseptinin olduğu “Revelation: Persona” isimli oyunu 1996 yılında yayınladı ve böylece bu oyundan aldığı rüzgarla beraber popüler bir seri haline geldi.
Dünden bugüne tüm Persona oyunlarının ana karakterleri.
SMT ve Persona evrenini popülerliğinin sadece doğaüstü konularda veya oynanış mekaniklerinin güzelliğinden gelmediğini söylemem gerekiyor. Bu iki oyunun evreninin genel olarak cesur konulara rahatlıkla dokunmasından dolayı bu popülerliği kazandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ölüm, intihar, cinayet, fiziksel veya cinsel istismar, aile içi şiddet gibi bizim asıl hayatımızda yaşanan, insanlar üzerinde büyük veya küçük travmatik etkilere neden olayları, duygusal ve psikolojik etkilerini göstermekten çekinmiyor.
Yazının bu kısmına kadar geldiyseniz eğer bu seriye başlamak için birçok kişinin aklında bulunan o sorunun cevabını vereyim. Serideki bütün oyunları oynamamız gerekiyor mu? Cevap, hayır. Her oyunun kendi hikayesi kendi karakterleri kendi alt yapısı mevcut. Hangi oyunu oynarsanız oynayın fark etmiyor. Bütün oyunlar ile ilgili bir iki nokta dışında bağlantı yok diyebilirim.
UYARI! Yazının bundan sonraki kısımlarında içerik hakkında minik sürpriz bozanlar bulunmaktadır. Ancak vereceğim bilgilere oynarken denk geldiğinizde çok sizi etkilemeyecek şekilde değineceğim.
Artık bu kadar genel bilgi verdikten sonra incelemenin ana konusu Persona 5’e rahatlıkla geçebiliriz. Diğer Persona oyunlarında birkaç saat buralar böyle, şurada şunlar var gibi tanıtım kısmını atlayarak bizi kumarhane benzeri bir binanın içinde güvenlikten kaçtığımız bir anın içine atıyor. Bu kısımda oyunun genel dövüş mekaniklerini öğrendikten sonra kovalamacamız son bulur ve bizi olayların asıl başladığı zamana atar. Hikayemiz ana karakterimizin yaşadığı şehirde karıştığı olayda haksız yere suçlu bulunması ve mahkemenin aldığı karar sonucunda Tokyo’ya gönderilmesi ile başlıyor. Tokya’ya geldiği anda karakterimizin telefonunda garip bir uygulama çıkar ve zaman kısa bir süreliğine durur. Ne olduğuna anlam veremeyen karakterimiz kendisine bir yıl boyunca gözetmenlik yapacak olan Sojiro Sakura’nın yanına gider ve Shujin Akademisi’ne kaydı yapılır.
Okulun ilk günü sonradan diğer bir sorunlu öğrenci olduğunu öğreneceğimiz Ryuji Sakamoto ile tanışır. Karakterlerimiz muhabbet ettiği sırada az önce bahsettiğimiz garip uygulama çalışır ve gitmeleri gereken okulun kaleye dönüştüğünü görürler. Ne olduğunu anlamak için kaleye giren karakterlerimizin hikayesi başlar.
Oyun boyunca ana karakterimiz, arkadaşları ile birlikte var olan bozuk düzene isyanı ve mutlak adaleti sağlamaya çalışma çabalarını görüyoruz. “The Phantom Thieves of Hearts” ekibi olarak amacımız günümüz Tokyo’sunun ruhsuz kalabalığı arasında yozlaşmış büyüklerin yaptıkları kötülükleri, kişilerin gerçek benliklerinde bulunan gerçek tutkularını ortaya çıkararak çalmak.
Oyunumuza adını veren “Persona” nedir? Kısaca insanların alt benliklerinde tuttukları arzuların şekil bulmuş halidir. Ana karakterimizin ilk Persona’sı, Fransız yazar “Maurice Leblanc” tarafından yaratılan bozuk düzene karşı gelmeyi seven, zeki bir hırsız olan “Arsen Lüpen” karakterinden esinlenilmiş Arsene isimli Persona olur. Ana karakterimizin karşılaştığı kötü durum sırasında bu duygularını kabul etmesi sonrası Arsene’nin kendisine şu şekilde seslendiğini duyar;
Bu sözlerin ardından Arsene ile karakterimizin arasındaki sözleşme tamamlanır.
Klasik tur bazlı J-RYO’lardan olan oyunda Persona’ların savaşlarda kullanımını ise Pokémon savaşlarına benzetebiliriz. Persona’lar savaş esnasında JoJo’s Bizarre Adventure gibi ortaya çıkarken savaşlarda Persona’ların kendi aralarındaki zayıf ve güçlü özelliklerine dikkat etmemiz gerekiyor. Ana karakterimiz birden fazla Persona kullanabiliyor. Oynanış açısından büyük esneklik sağlayan bu durum topladığımız Persona’ları birleştirerek daha iyi Persona’lara elde etmemiz sonucunda çok fazla zenginleşiyor. İlk iki oyunda klasik oda, üçüncü oyunda asansör, dördüncü oyunda limuzin olarak geçen Velvet Room bu oyunda genel tema üzerine hapishane olarak tasarlanmış. Velvet Room’da diğer Persona’ları giyotin yardımıyla birleştirebilir, oyun boyunca toplanabilecek veya oluşturulabilecek Persona’ların bulunduğu Compendium’u doldurmaya çalışabilir, Persona’nızın özel yetenek kazanması için tecrit odasına koyabilir, sık kullandığınız Persona’nızın gücünü başka bir Persona’yı idam ederek arttırabilir veya Persona’yı elektrikli sandalye ile infaz ederek işe yarar eşyalara çevirebilirsiniz. Ve evet bunların hiçbirini yanlış okumadınız.
Persona 3 ve 4’te olduğu gibi bu oyunda da aksiyonun olmadığı zamanlarda bize verilen zaman çerçevesinde hayatımızı geçirmemizi istiyor. Öğrenci olmamızdan dolayı okula gidip derslere giriyor, öğretmenlerin dersleri ile ilgili sorulara cevap veriyor, sınavlara giriyor, denk gelir ise kitap okuyabilir veya başka işlerle uğraşabilirsiniz. Okul sonrasında ise yapılabilecekleriniz çeşitleniyor. İsterseniz okul kütüphanesinde ders çalışabilir, yarı zamanlı işlerde çalışabilir, arkadaşlarınız ile vakit geçirebilir veya “The Phantom Thieves” olarak iş yapabilirsiniz.
Oyunun en önemli sistemlerinden biri arkadaşlar ile bağları kuvvetlendirmek. Önceki oyunlarda bu sistemin adı “Social Links” iken bu oyunda temaya uyması için “Confidant” yani sırdaş olarak geçiyor. Sırdaşlarımız, takım arkadaşlarımızdan veya çevreden tanıştığımız insanlardan olabiliyor. Her bir sırdaşımız birer tarot kartını temsil ediyor. Takım arkadaşlarımız ile güçlendirdiğimiz bağlar sayesinde savaşlarımız sırasında yeni taktiksel geliştirmeler olarak başlayan olaylar son seviyelere doğru sizin için hasarı üzerine almaya kadar ilerliyor. Veya çevremizden tanıştığımız sırdaşlarımız ile güçlendirdiğimiz bağlar sayesinde yaşantımızda veya “The Phantom Thieves” işlerimizde büyük katkılar kazanıyoruz. Örneğin Tower Confidant’ı savaşlarda kullandığımız silahların etkilerini arttırırken, Sun Cofidant’ı düşman Persona’lar ile konuşurken etkileri arttırır. Her bir Confidant’ın 10 seviyesi bulunuyor. Cofidant’ların seviye artışındaki bir diğer etkisi temsil ettiği tarot kartlarından geliyor. Örneğin Lovers Arcana’sını arttırdıkça Lovers türünde oluşturulan Persona’lara ekstradan seviyesini arttırmamıza hatta maksimum seviye ulaşan türlerde o türe özel Persona’ları oluşturmamıza olanak sağlar. Son olarak dişi karakterlerle geliştireceğiniz bağlar sayesinde romantik ilişki kurabiliyorsunuz.
Ayrıca Social Stats denilen bir özellik daha mevcut. Knowledge (bilgi), guts (cesaret), proficiency (üretkenlik), kindness (nezaket) ve charm (cazibe) olarak 5 başlık altında gelişen bu özellikler ile bazı sırdaşlarımızın seviyesini ilerletmemizi, yapacağımız eşyaların sayısını veya girdiğimiz sınavlardaki başarı oranımızı etkilemekte. Bu özellikleri bazı sırdaşlar ile vakit geçirirken, okuduğumuz kitaptan, oynadığımız oyundan, çalıştığımız işten ve benzeri etkinliklerden kazanıyoruz.
Bitti mi? Hayır. Asıl konumuz olan “The Phantom Thieves of Hearts” olarak yapmamız gereken asıl işimizden bahsetmedim. Öğrencilik hayatımız dışında sadece sırdaşlarımızın bildiği “The Phantom Thieves” olarak yapmamız gereken işler olduğunu unutmamak gerekiyor. Palace ve Mementos olarak ikiye ayrılan Meta-Verse içinde bulunan dünyalarda insanların gerçek arzularını ortaya çıkartıp en değer verdiği hazinelerini çalmamız gerekiyor.
Bize verilen 1 yıllık süre boyunca tüm bunlar arasında denge kurmaya çalışıyoruz. Yükleme ekranında sürekli gözümüzün önüne konulan yazıdaki gibi “Take your time.” yani “Acele etmeyin.”. Alacağınız her bir karar, vaktinizi geçireceğiniz her bir etkinlik oldukça önemli.
Oyundaki aksiyonun gerçekleştiği iki mekan bulunmakta. İlki Palace, diğeri Mementos. Palace’lar oyunun en iyi hazırlanmış kısımları. Ana hikayemiz Palace’lar üzerinden ilerlemekte. Önceki oyunlarda rastgele oluşan ve tek düze ilerleyen zindanların aksine Palace’lar adının hakkını vermekte. Her bir köşesinin el emeği göz nuru olduğunu girdiğiniz ilk andan hissediyorsunuz. Her birinin kendisine özgü teması, mekaniği ve bulmacası mevcut. Bulmacalar fazla zorlayıcı olmasa da dikkatli çözmezseniz boşa vakit kaybedersiniz. Zindanın ana temasına uygun bulmacalardan başka zindan boyunca gelen Persona’lar da temaya uygun şekilde gelmekte.
Ayrıca Palace’larda ilerleme gizlilik üzerine kurulu. Belirli nesnelerin arkasına saklanarak düşmanlara sürpriz saldırı yapabilir, yanlarından usulca ilerleyebilirsiniz. Karakterimizin kullanabildiği ‘Third Eye’ sayesinde saklanacak noktaları görmekle beraber düşmanların zorluğunu ve çevrede toplanabilecek nesneleri de göstermekte. Gizlilik neden önemli peki? Girdiğiniz Palace’lar da güvenlik seviyesi bulunmakta. Bu seviye ne kadar yükselirse karşılaşacağınız düşmanların güçleri artmakta. Dalga dalga gelecek düşmanlarla uğraşmak zorunda kalabilirsiniz. Güvenlik seviyesi %100 olduğunda ise oyun sizi zorla Palace’ı terk ettiriyor ve işe ertesi gün devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Unutmadan da belirtmem gerekiyor girdiğiniz her Palace’ı tamamlamak için belirli süreniz oluyor. Bu süreyi aştığınız anda oyun direk kötü sonda bitiyor.
Palace’da işimizi bitirdiğimiz zamanlarda yardıma ihtiyacı olan kişilerin “Phantom Aficionado Website” sitesinde yaptığı istekleri veya Confidant’ların hikayeleri gereği, doğru yola sokulması gereken kişilerin kalplerini çalmamız için Mementos isimli bölgeye girmemiz gerekiyor.
Mementos, Palace’ların aksine tek bir kişinin yoğun duygularını değil, var olan tüm insanların yoğun duygularının bulunduğu yer olarak geçiyor. Tasarım olarak yeraltı metro ağını temsil eden Mementos’da, verilen yan görevleri tamamlayıp takımımızı ve Persona’larımızı geliştirirken bir diğer yandan ihtiyacımız olan parayı ve ekipman yapmak için gereken malzemeleri topluyoruz. Mementos, toplamda 7 bölgeden ve 66 kattan oluşuyor. Palace’ların aksine Mementos katları rastgele oluşuyor. Oyun bunu da tüm insanlığın yeri olmasından, bundan dolayı herkesin farklı duyguları barındırmasından dolayı olduğunu söyleyip bizi kandırıyor. Maalesef rastgele ve tek düze olmasından dolayı bir süre sonra sıkıyor. Tabii bu sıkıcılığı kırmak için oyuna hava durumunun Mememtos’u etkilemesi gibi bir mekanik eklenmiş. Örneğin yaz aylarında hava sıcaklığının artması, çevredeki grip hastalığının artması gibi durumlar Mementos’da karşımıza çıkan düşmanlara etkiler bırakıyor. Bu ufak detaylar günü kurtarsa da genel sıkıcılığı kurtarmıyor maalesef. Ancak tavsiyem Mementos’a mutlaka girmeniz gerektiği yönünde. Kazanacağınız yan etkilerden dolayı eliniz rahatlayacaktır.
Savaş mekanikleri klasik J-RYO tarzı tur bazlı şekilde ilerliyor. Önceki oyunlara göre birkaç yeniliği mevcut. İlk göz çarpan mekanik silah mekaniği olarak görülüyor. Karakterlerimizin silah ile yaptığı saldırılar, uzak saldırı olarak geçmekte ve düşmanların bazıları bu saldırılar karşısında zayıf düşmekte. Bir diğer mekanik “Baton Pass” özelliği. Bu özellik düşmanın zayıf olduğu etkiden veya kritik olarak hasar verdikten sonra yere düşmesi sonucu “1 More” şeklinde kazanılır. “1 More” etkisi altında isterseniz aynı karakter ile saldırı yapabilir veya yeni gelen “Baton Pass” ile takımdaki diğer karaktere turu devretmenizi sağlıyor. Güzel olan taraf ise “Baton Pass” etkisi altına olan karakterin atak gücünün o turluğuna artması sağlarken üst üste kullandığınız zaman oldukça iyi hasar çıkartabilirsiniz. “Baton Pass” konusunda ufak hatırlatma; özelliği kullanmanız için takım arkadaşınızın Confidant seviyesinin en az 2 olması gerekmektedir.
Eklenen diğer özellik ise karşınızda bulunan tüm düşmanların yere düşmesi sonucu karşınıza geliyor. Bu kısımda oyun kısa süreliğine duruyor ve takımınız tüm rakip yaratıkların etrafını çevirip silahlarını üzerlerine doğrultuyor. Burada bizi üç seçenek bekliyor. İlk seçenek “All-out Attack”. All-out attack yaptığınızda karşınızda bulunan tüm düşmanlara takım arkadaşlarınız ile birlikte toplu saldırı gerçekleştirip yüksek hasar vermenizi sağlıyor. İkinci seçenek oyunu normal akışına döndürmenize sağlıyor. Üçüncü seçenek ise daha önce STM oyunlarında kullanılan ve Persona 5’te kullanılmaya başlanılan konuşma seçeneği. Peki bu seçeneğin önemi nedir? İlk olarak düşmanları yok etmenden ekstradan eşya veya para kazanmanız mümkün. Diğer önemli olan kısmı ise ikna yolu ile düşman Persona’sını kendi saflarınıza çekebilmek. Daha güçlü Persona’lar yapmak, düşman Persona’ları ikna etmekten geçiyor. İşin ilginç kısmı ise her Persona’nın kişiliğinin bulunması. İkna sekansı sırasında Persona genelde iki soru soruyor. Doğru cevaplamanız durumunda Persona sizin safınıza katılıyor. Genelde sorular tekrara düşse de Persona kişiliklerinden dolayı vermeniz gereken cevaplar her seferinde değişmekte.
Bir diğer değişiklik, önceki oyunlarda sadece direkt öldürme özelliği bulunan “ışık ve karanlık” saldırıları isim değiştirerek “Bless ve Curse” olarak gelmiş. Diğer elementler gibi hasar verebilecek yani direkt olarak öldürmeyen yetenekler bu iki elemente eklenmiş.
Son olarak savaş kısmından bahsetmem gereken, savaşa nasıl başladığınız. 3 farklı yolla savaşlar başlıyor. Normal yolla başladığınız zaman savaş alanında hız özelliğinin yüksekliğine göre sıralama belirleniyor. Eğer sürpriz saldırı yapmayı başarırsanız takımınız ilk tura başlıyor. Ancak sürpriz saldırıyı düşman yaparsa bunun birden fazla dezavantajı bulunuyor. İlk olarak düşman çevrenizi sarıyor ve ilk saldırı turu düşmana ait oluyor. İkincisi ise eğer yakınlarınızda başka düşmanlar varsa onlar da savaşa dahil oluyor ve ikinci dalga olarak savaşa katılıyor.
Persona 5, sadece hikaye veya oyun mekaniklerinden ibaret değil. Önceki oyunlarına göre oldukça iyi grafiklere sahip. Ancak grafik kalitesi PlayStation 3’ün ilk zamanlarına ait durmakta. Bu sizi üzmesin, karakter tasarımları ve animasyonları olsun, Persona tasarımları olsun, Tokyo şehrinin atmosferi olsun çok başarılı. Savaş sekanslarında kırmızı, siyah ve beyaz renklerinin ağırlıkta olduğu tasarımlar muazzam. Oyun içi menü olsun, bazı satın alma menüleri olsun tasarımlarında kullanılan animasyonlar, karakterlere özel All-out Attack animasyonları, yükleme ekranlarında kullanılan çeşitli animasyonlar ayrı güzellikte. Önceki oyunlarda az sayıda kullanılan anime kısımlarının sayısı artmakla beraber oldukça kaliteli. Yaşanan önemli anlarda kullanılan animeler hikaye anlatımında güzel etki sağlamış. Özel karakter tasarımları ve animasyonlarına oldukça özen gösterilmiş. Hikaye anlatımı esnasında karakterlerin yaptığı hareketler anlatıma büyük destek sağlamış.
Günümüz Tokyo’sunda geçen yapım yaşatmaya çalıştığı atmosfer konusunda da oldukça başarılı. Metrodayken balık istifi olarak tabir edebileceğimiz şekilde yaptığımız yolcuklar, kalabalık sokaklarda birbirini umursamayan insan siluetleri, çeşitli dükkanların önünde reklam yapmaya çalışanlar, sokakların ve metroların köşe başlarında bulunan evsizler, okuduğumuz okulun koridorlarında dolaşan veya kenarlarda muhabbetine bakan öğrenciler… Bunlar gibi ufak detayları görmek şehrin ne kadar canlı olduğunu, bizim de bu şehrin bir parçası olduğumuzu fazlasıyla hissettiriyor.
Atmosfer sadece şehirde değil, Palace’larda ve Mementos’ta da fazlasıyla etkili. Öncelikle her bir Palace’ın kendine has tasarımının olduğunu hatırlayın. Palace’ların kendine has hikayeleri ile desteklenen tasarımları, verilen atmosfer ile üst seviyeye çıkıyor. Örneğin ilk Palace’da kullanılan kale temasına uygun olarak etrafta dolaşan düşman tipleri, çevre tasarımları, anlatılan hikaye, dolaştığınız mekanlar her biri yapboz parçaları gibi birbirini mükemmel tamamlıyor atmosfer konusunda. Mememtos’da ise olaylar oldukça farklı. Tokyo metro ağını temsilen, metro tünellerindeki katların karanlık, derin, boğuk atmosfer saçması ile birlikte seçilen renk paletleri birbirini mükemmel şekilde tamamlıyor.
Önceliği seslendirmeye vereceğim. Seslendirme kadrosu oldukça ünlü isimlerden oluşuyor. Mesela Yusuke’nin seslendirmeni Overwatch’da McCree’ye, Resident Evil’da Leon S. Kennedy’ye sesiyle can veren, efsane masaüstü FRP ‘Critical Role’ serisinin Dungeon Master’ı Matthew Mercer’dan tutun, Morgana’nın seslendirmeni Sword Art Online serisinin Leafa’sı ve League of Legends’da Nami karakterini seslendiren Cassandra Lee Morris’e, Sojiro Sakura’ya, Bleach animesinden Chad’in ve Hunter x Hunter animesinden Leol karakterlerine ses veren Jamieson Price’a kadar oldukça ünlü ses sanatçılarının bulunduğu kadrodan kötü performans beklemek imkansız olurdu. Ses verdikleri karakterlerin duygularını çok iyi yansıtmayı başarmışlar. Bu sayede saatlerimizi beraber geçirdiğimiz karakterlere daha fazla bağlanmamızı sağlamış.
Müzikler ise başka bir hikaye. Diğer oyunların klasiği ‘Nameless’ piyanosu ile ‘Belladonna’ müthiş sesi, Persona 5’in Velvet Room’unda bizi yalnız bırakmıyor. Ancak Shouji Meguro tarafından bestelenen ve vokali Lyn Inaizumi tarafından yapılan her şarkı saatlerce dinleseniz bile sıkılmayacağınız türden. “Wake Up, Get Up, Get Out There”, “Last Surprise”, “Rivers in the Desert” şarkıları favorilerimden olmayı başardı kısa sürede. Boss savaş müzikleri, normal savaş müzikleri, duygusal an müzikleri… en iyisi ben burada susayım ve sizleri şarkıların bulunduğu Spotify listesi ile baş başa bırakayım.
Her ne kadar çok başarılı bir yapım olsa da Persona 5’te göze çarpan eksiklikler var. Dünden bugüne serinin hikayesinde olmazsa olmaz kırılma noktaları bulunmakta. Ancak kırılma noktası olarak gördüğüm durumlardan bir tanesini önceden anlamam ister istemez üzdü. Tabii bu tüm kırılma noktalarının tahmin edilebilecek türden olduğu anlamına gelmesin. Confidant’ların hikayelerinde bile güzel kırılma noktaları görüyorsunuz. Hikaye sürükleyici olmasına rağmen bazı yerlerde konuşmaların gereksiz şekilde uzatılması konudan kopmanıza neden olabiliyor. Grafikler önceden de belirttiğim gibi PlayStation 3’ün ilk dönemlerinden kalmış durumda. Diğer oyun içi dizaynlarla bir şekilde kurtarmaya çalışmışlar.
Oynanış açısından üzecek diğer kısım haritalar arasında veya sahneler arasında geçişlerde çok fazla yükleme ekranı ile karşılaşmak. Zindanın aynı katında bulunan iki oda arasındaki kapıdan geçmek bile yükleme ekranı ile karşılaşmanıza neden oluyor. Yükleme ekranı yaklaşık 7 ila 10 saniye arasında sürse bile bir süre sonra kabak tadı veriyor. Ayrıca diğer büyük sorun kayıt noktaları. Palace’larda sadece “Safe Room” isimli odalarda, Mementos’da ise belirli dinlenme araları ve kat sonlarında kayıt yapmanıza izin veren oyun, bazen öyle anlara denk geliyorsunuz ki ara sahne ve diyaloglardan dolayı 1-2 saat boyunca kayıt yapmanıza izin vermiyor. Kısaca oyun bizim istediğimiz zamanda değil kendi istediği zaman oyunu kaydetmenize izin veriyor.
Son olarak can sıkan kısım ise kendisini karakter olarak sevsem bile Morgana’nın hikaye geçişleri arasında zaman olmasına rağmen ana karakterimizi zorla uyumaya zorlaması. Hikaye gereği gün içerisinde yaptığımız araştırma sonra eve dönüyoruz ve akşam için halen yapacak bir şeylerimizin olduğunu bilmemize rağmen Morgana bizi rahat bırakmıyor ve “Bugün çok yoruldun, hadi yatağa.” veya “Yarın sınavın var, erken yat.” diyerek zorla günü bitirmeye çalışması sinir bozmaktan başka bir şeye yaramamış maalesef.
Bir şekilde oyunu bitirmeyi başardınız. Oyun bizlere “New Game+” seçeneğini sunuyor burada. New Game+’ın hikaye açısından veya daha fazla son görmek isteyenler için katkısı bulunmuyor. Eğer New Game+’dan devam etmek isterseniz, oyun kaydınızın son anına kadar topladığınız parayı, tüm Persona’ları, topladığınız önemli birkaç eşyayı ve geliştirdiğiniz Social Stats’ları olduğu gibi yeni oyuna geçirmenizi sağlıyor. Hem oynadığınız oyun süresi yeni kayıt dosyası üzerinden devam ediyor hem de yapamadığınız başarımları daha kolay şekilde tamamlamanızı sağlıyor.
2016 yılında çıkan Persona 5’ten sonra 2019 yılında Persona 5 Royal sürümü oyuncularla buluştu. Royal sürümünde grafiksel ve animasyon açısından geliştirmelerin yanında takımımıza takılacak yeni karakter, Confidant olarak gelecek yeni karakterler, yeni müzikler ile birlikte karşımıza çıkıyor. Ayrıca bu sürüme özel olarak “Thieves Den” denilen mekan ekliyor. Bu mekanda oyun boyunca açılan anime sahneleri izlemek, oyun müziklerini dinlemek, arkadaşlarla vakit geçirmek gibi özellikler eklenmiş. Bir diğer değişiklik Palace’larda olmuş. Normal sürümde karşılaştığımız boss savaşlarında önemli değişikliklere gidilmiş. Bu kısımda ne olduğunu anlatırsam spoiler olabileceğini düşündüğüm için yazmak istemedim. Başka değişiklikler elbet bulunuyor. Sonuçta orijinal oyuna neredeyse 20-25 saatlik ekstra oynanış süresi ekleyecek kadar içerik bulunuyor. Asıl sorunuza gelecek olursam eğer. Daha önceden Persona 5 oynamış birisi Persona 5 Royal’i tekrardan oynamalı mı? Eğer hayatınızda ayıracak fazladan 120-130 saat arası süreniz ve imkanınız varsa oynayın. Diğer sorulabilecek soru ise Persona 5 oynamamış birisi direk Persona 5 Royal’den başlarsa olur mu? Herhangi sıkıntı olmaz. Temel hikaye ikisinde de aynı. Önceki oyunu oynamamış olmanız size bir şey kaybettirmez.
Son olarak 23 Şubat 2021 günü Steam üzerinden yayınlanacak olan Persona 5 Strikers (Asya pazarında ise adı Persona 5 Scramble: The Phatom Strikers) hakkında neler biliyorum ondan kısaca bahsedeceğim.
Playstation 4 ve Nintendo Switch platformların da geçen yıl Şubat ayında çıkan yapımda hikaye Persona 5’in (Royal sürümü değil.) bıraktığı yerden devam ediyor. Yaz tatili için toplanan ekibimiz malzeme almak için Shibuya kentinde dururlar. Burada bir yandan hazırlıklarını tamamlaya çalışan ekibimiz Alice Hiiragi isminde idolle tanışırlar. Alice, ekibimize EMMA isimli uygulamadan bahseder ve olaylar gelişir.
Persona 5 Strikers, alışılmış tur bazlı oyun sisteminden kopuk, aksiyona odaklı “Hack & Slash” türüne geçiş yapmış. Asya pazarında daha çok “Musou” olarak tabir edebileceğimiz, yani açık alanda yüzlerce düşmana karşı karakterlerin savaştığı “Beat’em Up” ve “Hack & Slash” türlerinin harmanladığı türden olacak Strikers’da bizleri görsel açıdan büyük şölenin beklediğini söylemezsek olmaz. Ancak ATLUS’un, Steam üzerinden bölge fiyatlandırması kısmını geçerek ülkemizdeki oyunculara 558,70 TL’lik oldukça pahalı bir fiyattan sunması çok üzücü olmuş.